1. sabah 6 gibi salonda uyandım, sıkışmıştım. sadece salonda klima olduğu için son 2-3 haftadır orada uyuyorum. banyoya girdim, çıktım. her sabah yaptığım gibi bir sigara içip tekrar uyumak için sabahları serin olan yatak odama gittim. o ara televizyonu açtım. yatağımda gözlerim yarı açık, yarı kapalı uzanmış sigaramı tüttürürken haberleri duydum. kalktım bir kahve koydum, döndüm ve bir sigara daha yaktım. sonra başka bir odaya geçip tekrar yattım, uyumadım ama tam olarak uyanıkta değildim.

    sınır ötesi hava hatta kara harekatı düzenliyorduk ama ben başka bir şey düşünüyordum. dün tanıştığım kadına bir sürü yalan söyledim. aslında yalan olan hiç bir şey söylemedim ama fazla ısrarcı olmasa da bir kaç kere sanırım bir gariplik olduğunu hissettiğinden, üstü örtülü, belli belirsiz sormasına rağmen eksik, bir hayli eksik bilgi verdim. baştan kestirip atabileceğim konularda bıçak sırtında dolaştım. çok ortak tanıdık var ve bunların bir kısmı sanırım yakın arkadaşı. işte bu ortak tanıdıkların benimle bağlantı kurabileceği sınırlarına kadar geldim ve o noktalardan sonra eksik bilgiler verdim. kendi kendime bir daha görüşmeme kararı verdiğimden sustum zaten ama o konu açtıkça dereden tepeden konuştum biraz. bir konuda uzman ve o konuda bilgi sahibi olmakta istiyordum. bir kaç soru da ben sormuş olabilirim. akıllı mı bilmiyorum ama kültürlü, eğitimli ve güzel kadın görüşülür görüşülmesine de ama bilemedim. işte bunları düşünerek uykuyla uyanıklık arasında gittim geldim, gittim geldim. o iletişime geçmezse iletişim kurmamaya, mesaj falan atarsa özür dileyip eksik verdiğim bilgileri tamamlamaya karar verdim. 2 kere evlilikten döndüğümüz budizme, yogaya, meditasyona, spritüel şeylere meraklı eski kız arkadaşım bu uykuyla uyanıklık arasında veya uykudan uyanıldıktan hemen sonra akla gelen berrak ve o an çok parlak gelen fikirlerin, alınan kararların hem çok iyi hem de çok kötü olduğuna dair nedenleriyle beraber anlattığı çok uzun bir konuşma yapmıştı bana. iki birlikteliğimizin arasında ben başka bir kadınla birlikteyken gene böyle bir sabah uyanıp ayrılmaya karar vermiştim o kadından. ona anlattığımda kararın doğru, ayrıl tabi deyip uzun uzun konuşmuştu. onu hatırladım. başlangıçta iyiydi ama sonra sıkılmıştım o anlatırken, belirli bir yerden sonra kopmuştum. keşke daha iyi dinleseymişim.

    uyumuşum. uyandım ve sabah haberlerine bakarken bir sallama çay ve 2-3 sigara daha içtim. bu tip gelişmeler hoşuma gitmiyor benim. aslında genel olarak ne olup ne bittiği pek umurumda değil ama bu tip olaylardan sonra insanlar yine pek de umurumda olmayan ve önemli bulmadığım görüşlerini, fikirlerini anlatıyorlar ve daha da garibi bana da konu hakkındaki düşüncelerimi soruyorlar. anlatanları nezaketen gülümseyerek dinliyorum daha doğrusu çoğu zaman dinliyormuş gibi yapıyorum ama işte bu 2. kısım yani soruları ve benden de görüş beklentileri en sıkıcısı. zaman zaman sözlük trolleri gibi cevaplar veriyorum onların çok ciddiye aldığı ve pek bir parlak olduğunu düşündükleri fikirleri karşısında veya benim ilgili konuda ki fikirlerim sorulduğunda ve insanların bir kısmı çok bozuluyorlar. komik, eğlenceli ve ilginç şeylerden bahsedin bana diye çemkireceğim bir gün birine. olan o olacak.
  2. çok uykum var ama uyuyasım da pek yok. dün gece kulaklık takılı telefon kulağımda uyumuşum ve sanırım o hala konuşuyordu. 2-3 saat uyudum, uyumadım. sabah gene kule vinç geldi beni yataktan kaldırmak için. bir müddet fazla konuşmak istemiyorum.
  3. kazasker'de tencere, tava ve düdüklü protestolar başladı. oysa daha yeni uyumuştum.

    ekleme: insanlar camlarından hayır diye bağırmaya başladı. islık sesleri, korna sesleri piyuuu. semt coştu.
  4. kardeşim ''konser, mfö, biz gideceğiz, gelir misin'' gibi bir şeyler söylüyordu, tamam demişim. akşam mfö konserine gideceğim. sevdiiğim tür dışında zaman zaman dinlediğim nadir gruplardan ama sevdiğim tüm şarkıları eski şarkıları. asabiyim ben'den itibaren şarkılarının tatsız^::)^ hadi o kadar gömmeyeyim, fabrikasyon, endüstriyel ürünler olduğunu düşünüyorum. inşallah eskileri çalar, söylerler.

    bir de mazhar da takamine p7jc var sanırım. p7nc mi alayım, p7jc mi alayım diye düşünüp p7nc de karar kılmıştım. bakayım p7jc nasılmış yakından.
  5. saat 10:30'a gelirken evden çıktım. planladığım rotayı tamamlayabilmek adına yüksek tempo yapmadım yani pek yüksek tempolu olmasa da şehir içi, sahil karışık, hiç durmadan 25 km kadar yürüdüm. hava çok sıcaktı ve özellikle sahil bölümlerinde hiç gölge yoktu. ama onu da hesaplayıp beyzbol şapkamı takmıştım. zorlanmadan evimin sokağının başına kadar geldim, sokağa girdim ve pilim bitti. o son 300-400 metre bitap haldeydim, bacaklarım gitmiyordu.

    eve 13:00'i geçerken geldim ve hemen duşa girdim çıktım. üzerimde bornozla yatağıma uzandım ve tüm bu süre boyunca hiç içmediğimden olsa gerek başımı döndüren bir kısa camel içtim. sonra o halde sızmışım, şimdi uyandım.

    edit: yürüdüm falan yazınca her zaman artılıyordunuz. yürüdüm yazıp günün en beğenilenlerine bile girdim. bu sefer ne sizi rahatsız etti de eksilediniz onu anlamadım. hayır, bir öyle, bir böyle nasıl bir algoritma yatıyor bunun altında? bu sizi daha mutlu edecekse, tamam lem yürümedim, mantı yedim ve yattım uyudum yazabilirim. üzülmeyin siz, sıkmayın tatlı canınızı böyle şeyler için. kıyamam size.
  6. gün güzel geçti. kitap okudum, yüzdüm, güneşlendim, canlı müzik dinledim, spotify sağolsun iyi kalitede güzel müzikler dinledim, güzel sohbetler ettim, güzel yemekler yedim, içkiler, kokteyller, çeşit çeşit kahveler içtim, thai masajı yaptırdım vs vs...

    ama biraz önce bir salladı, pir salladı. bodrum'a geldiğimden beri artçılar zaman zaman oluyor ama bu pek artçı gibi değildi.

    burada binalar 2 katlı ve 2. kattayım. anlayacağınız tepemde bir tavan var, 2 metre boyunda 100 kilo adamım, yıkılsa bile altından çıkarım. deniz seviyesinden de 15 metre civarı yüksekteyim yani tsunamide koymaz ama bildiğin dört başı mamur ve müstakil bir deprem gibiydi.

    ben yarım adanın diğer tarafındayım ama gümbet tarafı yine sakata gelmiş olabilir.
  7. bir yerlerde dikiliyordum. etrafıma öylesine bakınırken bir fast foodcunun camında ''döner 4 ₺'' yazısını gördüm. kedime günde iki kere verdiğim 85 grlık konserve mamanın tanesi 5 ₺, bu döner 4 ₺. biraz daha yaklaştım ve iyice baktım. evet 4 ₺ yazıyor. gittim başka bir esnafa girdim, ''kardeş döner 4 ₺ yazıyor, ne iş?'' dedim. ''ben biraz önce yedim, doymadım ama fena değil abi'' dedi.

    hep bu süper ucuz tavuk dönerlerin tadını merak eder eder dururdum. hatta 3-5 sene önce bir gün internette bir yerlerde başka bir ilde, tavuk döner ve ayranın 3 ₺ gibi bir fiyata satıldığını okuyunca o ilde yaşayan bir arkadaşımı arayıp, ''sizin orada şurada tavuk döner-ayran 3 ₺ mış. yedin mi hiç? nasıl?'' diye sordum. ''ay salak, nerden bilcem. sen gel, bak ben sana iskender yedircem, kestane şekeri yedircem'' cevabını aldım, öğrenemedim. neyse, aç değildim ama merakımı dizginleyemedim, bir tane aldım. dönerden çok haşlama tavuk gibi ama fena değil. 4 ₺'yı yesem daha mı sağlıklı olurdu diye düşüne düşüne yiyorum. bu son youreads günlük yazım olur ve ölürsem, kabrime gelmeyin istemem ama hakkınızı helal edin.
  8. zaman ne kadar hızlı geçiyor? daha dün plastik top alabilmek için sevmediğimiz çocuğu aramıza alsak mı muhabbeti yaptığımız arkadaşlarla bu gün kurbanda keseceğimiz dananın finansmanı noktasında aynı muhabbeti yapıyoruz.
  9. mesafe 11,5 km. çıkılan kat 26, metro çıkışında yürüyen merdivenler bozuktu ve karaköy, galata, taksim hattında git gel epey dolandik ki safi in çık yollar.

    güzel fotoğraflar çektim. sampiyon'da kokoreç ve midye tava yedim. sahiplerinin abisi, rahmetli eski hastam, ayak ustu lafladigim oglu hala orada calisiyor ve ucel'in de yeri ayridir ama hala favorim koko musti. caminin yanında ki erenkoy koko musti değil, suadiye koko musti.

    ekleme: pek bir sey kaybetmis sayilmazsiniz ama artık youreads'e fotoğraf koymuyorum. instagram'im var. ^:swh^

    ekleme-2: üçel'de kalepilsen'in karşısındaki sırada yani bostancı'nın kalbinde ki üçel, sahilde ki değil. bir de farklı ustalar var. gece 1'den, 2'den sonra gidin. tabii bir de kadıköy'de üst mercan var. üst mercan, kilisenin karşısındaki.

    not: uykulukçu tavsiyelerinize açığım.
  10. dar zamanlarda yaşıyoruz, cogu zama iki ayağımız bir pabucta. olmasa da zamandan, mekandan siyrilamiyoruz. fiziken siyrilsak bile hep kafada sonrasina, sonra ki zamanlara dair düşünceler. bir beklenti, plan olmasa bile önümüzde ki is günlerini ve hatta boşlukları organize etme, programlı yaşama çabası.